Neler Okuyacaksınız?
Büyük aşk vaatleri, sonsuza dek mutluluk hayalleri ile başlayan evlilikler nasıl oluyor da boşanma ile sonuçlanıyor? Boşanmaya yol açabilecek şeyleri önceden görebilmek ve engelleyebilmek mümkün mü? Sosyal bilimciler çok uzun zamandır boşanmanın tahmin edilebilirliği üzerine kafa yoruyor. Tabi ki ilk akla gelen, çiftin hayatındaki ekonomik, veya diğer streslerin çatışmaları giderek artırması. Ama tahminlerimizi bununla sınırlı tutabilir miyiz? Bu konuda yapılan araştırmalara beraber bir göz atalım:
Beraber yaşama risk mi?
Özellikle 2000li yılların başında evlilik öncesi beraber yaşamanın, çok önemli bir risk faktörü olduğu düşünülüyordu. Burada zannediyorum, Yakın tanışıklık ve aşinalık hissinin aşkın ve birlikteliğin devam etmesinde olumsuz rol oynamasının üzerinde duruyorlardı. Aslına bakarsanız, gerçekten de evlilikte de, evlilik öncesinde de aynı evi paylaşmak, yakın tanışıklık ve aşinalık demek. Dolayısıyla hem ilişki hem de cinsellik bu durumdan ister istemez olumsuz etkileniyor.
Aşıkken partner olağanüstü görünür
Aşık olduğunuzda partneriniz sizin için olağanüstü özelliklere sahiptir, ruh ikizinizdir, sizin için doğmuştur vesaire. Ortak yaşama geçtiğinizde gözünüzdeki bu tül perde kalkıyor ve Artık gerçekleri görmeye başlıyorsunuz. Böyle baktığınızda aşkın olduğu dönemde seksin de yoğun olacağı açık. Ama aşk, eninde sonunda bitecektir. Eşler aşkın bitmesini doğal kabul ediyorsa, onun yerine gelen sevgiyi anlayabilecek kadar olgunlaşmışsa seks hala anlamlı bir şekilde devam edebiliyor, ilişkideki problemler de iyi bir iletişimle aşılabiliyor. Bu da bize bu faktörün neden etkisini yitirdiğini anlatıyor.
Boşanmada yaşın etkisi
Bununla birlikte araştırmalar yaşın boşanmada çok önemli bir faktör olduğunun altını çiziyor. Nasıl mı? Ne kadar erken yaşta çiftimiz evlilik yaptıysa, ileriki yaşlarında bir boşanma olasılığı daha yüksek gözüküyor. Bence erken yaşta henüz hayattan ve ilişkiden beklentilerin oturmamış olduğu bir zamanda verilen kararlar daha sonraları pişmanlık getiriyor. Özellikle hayatın iniş çıkışları kişileri zorlamaya başladığında. Bu konuda bir diğer husus da evlilikte aynı nokta ve görüşten başlayan çiftlerde bir partnerin kendini geliştirirken diğerinin ona uyum sağlayamaması sonucu yaşanan kopukluklar.
Aynı şekilde porno sitelerde aranan mutlulukların da ilişkileri olumsuz etkilediği gösteriliyor. Internetteki porno sitelerine daha çok gençler ile ilişkilerinde mutsuz olan ve yenilik arayan bireyler giriyor. Gençler hem merak nedeniyle hem de cinsel açlıklarını gerçek hayatta doyuramadıklarında pornografik içerikli materyallerle boşalım yollarını deniyorlar. Evliliklerinde veya süre giden ilişkilerinde mutsuz olan, yenilik arayan, ilişkilerinin eski heyecanını ve cinsel cazibesini yitirdiğini düşünenler de porno sitelere rağbet ediyor, cinsel içerikli forumlarda kendilerini ve beklentilerini dile getiriyor.
Porno pozitif etkiler mi?
Ülkemizdeki cinsel bilgi eksikliği ve ilişkilerin daha çok ilk geceyle başlaması yani flört döneminin eksik olması da bu tarz sitelere girmeyi artırıyor. Ancak boşanma konusuna geri dönersek porno sanki biraz tavuk-yumurta meselesini düşündürüyor. Yani acaba porno sebebi ile mi ilişki bozuldu yoksa ilişkisinde mutsuz olan birey mi pornoya yöneldi? Ayrıca bazı araştırmalar bir çok çiftin cinsel hayatlarını biraz monotonluktan kurtarmak İçin porno kullanabildiklerini ve ilişkinin pozitif etkilendiğini belirtiyor.
Geldik aldatma konusuna. Doğal olarak aldatma, boşanma konusundaki tüm araştırmaların ortak paydası. Diğer bir deyişle, eğer partnerlerden biri aldatma davranışı göstermişse, o ilişkinin sona erme olasılığı yükseliyor. Yine de Aile Sağlığı Araştırma Derneği olarak yürüttüğümüz araştırmalarda bazı ilişkilerin aldatma konusunu atlatabildiğini gösteriyor. Genel olarak baktığımızda: İlişkisinden memnun olmayan, cinsel hayatından mutsuz, genel olarak cinsel isteği, libidosu yüksek ve ilişkide aşk ve sevginin tükendiği çiftlerde aldatma görüyoruz. Ancak çiftimiz bu durumu aşmayı başarabilirse, ilişki daha da kuvvet kazanabiliyor, bağlar güçlenebiliyor.
Boşanmış aile çocukları daha çok boşanıyor
Son olarak bazı araştırmacılar boşanmış ailelerin çocuklarının da daha yüksek boşanma oranlarına sahip olduğunu düşünüyor. Daha da enteresanı, genlerin bu konuda rol sahibi olabileceği fikri. Bu fikrin gelişmesinde en önemli neden, evlat edinilen değil de sadece biyolojik akrabalarında boşanma olan kişilerde riskin yükselmesi. Burada demek istenen bazı kişilik özelliklerinin (nörotik kişilik yapısı, duygusal dengesizlik, dürtüsellik gibi) genetik olarak nesilleri takip etmesi durumu ki bu özellikler de boşanma riskini artıran önemli faktörler.
Bu faktörlerin hepsini düşündüğümüzde, kontrol edebileceğimiz tek noktanın düzgün bir iletişim olduğunu görüyoruz aslında. Sıkıntıları hissettiğimizde, beklentilerimiz açısından hayal kırıklığına uğradığımızda susmak yerine paylaşmak belki de tüm süreci tersine çevirebiliyor. Bu konuda cinsel sorunları ile bize başvuran bir çiftimiz aklıma geliyor. Kadın, partnerinin cinsellikten kaçınmasını öncelikle “stres ve iş“ durumuna bağlamış, ancak ilerleyen zamanlarda bu durum devam ettiğinde kendini sürekli talepte bulunan taraf olarak görüp gururu kırılmış ve o da cinsellikten vazgeçmişti. Ancak aylar sonra bu konuyu konuşabildikleri ve çözüm arayışına girdikleri zaman ilişkileri büyük bir dönemeçi atlatabildi.Siz de böyle bir sürecin içinde iseniz önerim, çok geç olmadan hislerinizi dile getirmeye başlayın. Bu ilk adım çift olarak yepyeni, taze duyguların olduğu bir sürece girmenizi sağlayacak en önemli basamaktır!